Hayat Yolunda - Beklenen Kral

5 Kasım 2014 Çarşamba

Hayat Yolunda


Aslında dizinin adı ilk olarak, Bu Son Olsun diye lanse edilmişti. Henüz birkaç oyuncusu belliydi ve sadece hikayesi ortalarda gezmekteydi. Beni çekmesi için de hikayesi yetip de, artmıştı... Hayat Yolunda, Kanal D'nin yeni sezonda ekrana sürdüğü başarılı işlerden birisi. Güçlü hikayesi ve ilgi çeken kadrosuyla da izlemek için her türlü imkanı sunuyor. 

Dizi yapısı itibariyle, ekranın efsaneleşmiş işlerinden birisi olan Doktorlar'a çok benzemekte. Ama hikaye ve kurgusu oldukça farklı temeller üzerine oturtulmuş durumda... Bunun yanında, Doktorlar'a nazaran daha gerçekçi bir hastane ortamı sunduğunu söyleyebilirim. Karakterlerin rollerine uygun tavırları da pek şahane... Tabi arada bazı değinilmesi gerekli noktalar da yok değil. Mesela tıpla zerre alakam yok ama özel hastane bile olsa başhekim olmak için ayrı bir ihtisas ya da uzmanlık aranmaz mı?.. Asistan doktor nasıl bir hastaneye başhekim olabilir?.. Bunun bir prosedürü yoksa aç özel bir hastane, yap oğlunu/kızını başhekim... O nasıl bir iş öyle... Anlayacağın Melis, fena ayar oluyorum sana!..

Karakterler ve onlara hayat veren oyuncular
Dizinin kemik kadrosu; Ediz Hun (Veysel), Engin Öztürk (Cem), Nur Fettahoğlu (Şafak), Burak Yamantürk (Selim), İpek Karapınar (Yelda), İlker İnanoğlu (Alp), Sinem Öztürk (Melis), Yıldıray Şahinler (Tayfun), Ceyda Tepeliler (Seza), Fulya Ülvan (Muazzez), Leyla Kırşan (Ecem) ve Nehir Naz Topal'dan (Zeliş) oluşmakta... Gördüğünüz gibi kadro şahane...

Ediz Hun

Ediz Hun'a ise ayrı apayrı başlıklar açmak gerekli... Yüzlerce kez izlediğim, onlarca filmde başrolün hakkını veren adam olarak, yeniden devrede... Açık söylemek gerekirse, filmlerinin dışında kendisinin herhangi bir dizide izlemedim daha önce. O yüzden benim için, Hayat Yolunda'da ki performansının apayrı bir önemi var... Hayat verdiği Veysel karakterinin özellikle kalp krizi anlarında, oyunculuğu dramatik ölçüde biraz yüksek tutup bizi bir anlam kargaşasına soksa da bu yıllardan beri gelen Yeşilçam ekolünin bir yansımasıdır diye durumu saygıyla karşılıyorum... Ona bu yazı aracılığıyla sevgi ve saygılarımı yolluyorum...

Hikaye

Prof. Dr. Veysel ömrünü, kurduğu ve ayakta tutmak için her şeyini feda ettiği hastanesine harcamış idealist, başarılı ve gözü pek bir doktordur... Başhekimi olduğu hastanesinde, kâr gütmeden parasız hastalara da büyük bir özveriyle bakan/baktıran ve tam da bu sebeple büyük bir borç batağının içine sürüklenen Veysel'in çıkar bir yol bulmaktan başka çaresi yoktur. Tabi hastanesinde çalışan doktorların ise onun kadar cefakar bir çizgisi bulunmamaktadır. Hastanenin gittikçe daha da erimesi karşısında, doktorlar da birer birer ayrılmaya başlamışken; günün sonunda kendisi gibi doktor olan kızı Yelda ile hastanede baş başa kalmıştır... Her geçen gün daha da artan borç karşısında mücadele etmek içinse, yeni bir kadro kurmaya niyetlenir. Hocası olduğu ve ülkenin çeşitli yerlerinde görev yapan başarılı öğrencilerine birer mail atarak, hastanesine davet eder. Bunun karşılığında da hepsine hastaneden hisse vermeyi planlamaktadır. Ama ilk etapta, öğrencilerinin hepsi yaptığı bu teklifi çeşitli -haklı- gerekçelerle reddeder. Ancak günün sonunda hastanede kızıyla baş başa kaldığı gibi, başka bir günün sonunda da tüm öğrencileri hastanesinde çalışmak için hazırda beklemektedir... Her şey bir süre için rayında ilerlerken, borç gırtlağa dayanmış ve hastane için iflası açıklama zamanı gelmiştir... Yani onca emek, çaba ve para yok olmak üzeredir... Elbette bu gelişmeye Veysel'in sürekli tekleyen kalbi daha fazla dayanamaz ve şiddetli bir kalp krizi geçirir... Hastane elden gidiyor diye herkesin telaşa kapıldığı bir anda da, bambaşka planlar içerisinde olan Alp hastanenin %51 hissesine karşılık tüm borçlarını ödemeyi taahhüt eder. Veysel hastalığı atlatıp, kendine geldiğinde ise güvendiği bu adamın ilk işinin kendisini saf dışı bırakmak olacağını bilmeden teklifini kabul eder... Hastane kurtulmuştur ama artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır...

5 bölüm olacak, huu!..
Bunca zaman hakkında yazmak için beklememin sebebi, hikayesini tam olarak böyle toparlayabilmek içindi. Hikayenin bir temele oturuşu tam üç bölüm sürmüşken, şu ana kadar dört bölümü yayınlanan dizinin bu akşam beşinci bölümüyle ekranda olacağını bir hatırlatayim ve gelelim karakterlerimize bir bakış atmaya...

Karakterlere genel bir bakış
Veysel karakterine, dizinin konusunda yer verdiğimden ayrı bir başlık açmayacağım ama elbette; diğer karakterlerin anlatımlarında kendisine sıklıkla atıfta bulunacağım...

Cem (Op. Dr.)

İdealist, oldukça çalışkan ve elini attığı her işi başarmaya gayret eden bir doktordur, Cem. Ancak bu karakterlerini törpüleyecek şekilde asi, başına buyruk ve düzen tanımaz bir tarafı da bulunmaktadır. Üniversite yıllarında Şafak'la yaşadığı şiddetli aşkın sonunda, yolları ayrı düşmüş ve başka bir kadınla evlenerek bir kız babası olmuştur... Ta ki, çıktıkları bir araba yolculuğunda geçirdikleri trafik kazasına kadar... Arabanın arkasında çocuk koltuğunda oturan kızı, yolculuk sırasında bağlı olan emniyet kemerini çözer ve gerçekleşen trafik kazasının ardından feci bir şekilde can verir... Bu ölümün ardından karısıyla da ipleri koparan Cem, depremzedelere yardım etmek için gönüllü doktor olarak Van'a gider... Burada ise ölen kızına çok benzeyen Zeliş ismindeki bir çocuk hastası için mücadele etmeye başlar... Oldukça ağır bir hastalık yaşayan Zeliş'in annesi, babasından gördüğü şiddet sebebiyle onu bırakıp İstanbul'a kaçmış, babasıysa çoktan başka bir kadınla evlenip onu umursamayı bırakmıştır... Cem kızı yerine koyduğu Zeliş için gerekli olan iliği bulmaya çabalamaktadır ama oradaki imkanlar da bir yere kadardır... Tam bu zamanda da Veysel'den onu hastanesine davet ettiği mail gelir. Zeliş ve yardıma muhtaç insanları bırakmak istemeyen Cem, ilk etapta bu teklifi reddetse de, Van'a gelen Yelda'nın ısrarları ve özellikle de annesinin İstanbul'da olduğunu öğrendiği Zeliş'in iliğe kavuşması umuduyla bu teklifi kabul eder... İstanbul'a, hastaneye geldiğinde de ilk büyük şoku ve mutluluğunu aynı anda yaşar. Üniversitede sevgili oldukları Şafak da hastanede çalışmaya başlamıştır... Zeliş'in annesini bulma serüveni, ilik durumu, Şafak'ın kocası Alp'in ondan hiç hoşlanmayışı apayrı serüvenler ve izlenecek sahneler doğurmuş/doğurmaktadır...

Şafak (Doç. Dr.)

Oldukça hırslı ve başarılı bir cerrah olan Şafak, bir üniversite hastanesinde Doçent unvanıyla hem akademik çalışmalarını hem de cerrahlık görevini yerine getirmektedir... Kocası Alp, kızı Zeliş ve hastalarıyla örülü dünyası içerisinde mutlu mesut Profesör olma hayalleri kurarken, Alp'in geçirdiği bir trafik kazası sonrasında aldatıldığını öğrenir... Hem de asistanı Melis ile aldatmaktadır... İçerisini büyük bir şok bulutu kaplamışken, üzerine bir de Melis'i ameliyat etmek zorunda kalması; en büyük mücadelelerinden birisini vermesine sebep olmuştur... Kendisinden boşanmak istediğini söyleyen Alp ve oldukça arsız olan kocasının metresi Melis'e daha fazla katlanamaz ve birkaç zaman sonra almayı beklediği Profesörlük unvanı sebebiyle reddettiği hocası Veysel'in teklifini, her şeyi geride bırakmak arzusuyla kabul ederek kızı ile birlikte İstanbul yollarına düşer... Tıpkı Cem gibi o da hastanedeki ilk en büyük şoku ve mutluluğu onunla yeniden karşılaştığı ilk anda yaşar ve hastanedeki görevine başlar... Tabi boşanmak istediği ve Melis'i hala bırakmadığı halde, Alp'in büyük bir arsızlıkla peşinden İstanbul'a gelişi ve çevirdiği dolaplar sebebiyle bir an yeniden pes etmeyi seçse de, daha sonra Melis ve ona paye vermemek için; elinden gelen tüm çabayı göstermeye kendisine söz verir...

Selim (Op. Dr)

Tıp fakültesinde okuduğu zamanlardan beri üzerinde olan çapkınlığı hiçbir zaman bırakmayan başarılı bir cerrahtır, Selim... Zenginlerin rağbet ettiği özel ve ultra lüks bir hastanede çalışmakta olan Selim, her hastasını en iyi şekilde tedavi etmesiyle ünlü ve bu ün sebebiyle de ukalalığı tavan bir karakterdir... Ancak işler çok varlıklı bir iş adamının ameliyatında tamamen tersine dönecektir... Hastasına ameliyat öncesi verdirdiği ilacın yan etkisi baş göstermiş ve ameliyat sırasında beklenmedik bir soruna sebep olmuştur... İyileştireceğine söz verdiği bu iş adamını kurtarmak için dakikalarca kalp masajı yapsa da, başarılı olamamış ve hastasını ameliyat masasında kaybetmiştir... Ülkenin gözde beyin cerrahlarından olan ve bu ünü sayesinde, televizyonların da aranan ismi Selim'le hastanenin başhekimi yollarını ayırma kararı alır... Üstüne bir de ölen iş adamının ailesi, hakkında ihmalleri sebebiyle yüklü bir tazminat davası açar... Veysel'in davetini şaşalı ve ukala hayatını geride bırakmak istemediği için önce reddeden Selim de yaşadığı bu gelişmelerden sonra, onun hastanesinin yolunu tutar... Burada ise onu büyük hayranlık besleyen Seza hemşire beklemektedir... Sadece beklemekle kalmayıp, kendisine açılan tazminat davası noktasında da; oldukça güçlü tıbbi delillerle ona yardımcı olmuştur...

Yelda (Dr.)

Çok sevdiği babası Veysel'in izinde doktor olmayı seçen Yelda, oldukça neşe dolu ve aklına koyduğunu yapmasıyla ünlü bir karakterdir... Hastane ile ilgili her konuda babasına yardımcı olma gayreti sergileyen Yelda, büyük borç batağı karşısında da onun en büyük destekçisi olmayı sürdürür... Hastane borç batağında, babası da kalp krizi geçirmiş yoğun bakımda ölümle cebelleşirken; Şafak'ın kocasının borçlara karşılık %51 hisse teklifiyle bocalar... Arkadaşı ve arkadaşını aldatan bu adam arasında yaşadığı git-gel ise yoğun bakımdan servise çıkan Veysel'in oluruyla bambaşka bir çıkmaza sürüklenmiştir... Onun tek çıkmazı da bu değildir... Üniversite yıllarında -platonik- aşık olduğu Cem'in hastaneye dönmesi sonrası aşkı yeniden alevlenmeye başlamışken, Cem'in kalbinin hala Şafak'da, Şafak'ın kalbinin de hala Cem'de olduğunu anlaması sonrası büyük bir bocalama ve duygu karmaşası içerisine sürüklenir...

Tayfun (Uzm. Dr.)

Bir gün bilmeden sağlık sorunu sebebiyle geldiği, konferanslarını büyük bir ilgiyle takip ettiği Veysel'in hastanesinde; acile gelen bir vak'a için o da seferber olur. Bu durum sebebiyle, ilk görüşte tutulduğu Yelda ile biraz didişse de, daha sonra hastanenin sahibinin Veysel hoca olduğunu öğrenmesi ve yaptığı gayet başarılı acil müdahalenin ardından; hastanenin acil doktoru olarak göreve başlar... Karadenizli Tayfun, ticaret merakı sebebiyle doktorluğu bırakmışken; onu başka bir doktor adayının hayallerini çalmakla suçlayan ve hırsızlıkla itham eden Veysel hocanın hastanesinde göreve başlaması önce Yelda'yı oldukça sinir etse de, sempatik bir karakter olan Tayfun herkese kendisini sevdirmekte hiç gecikmez... Yelda ile aralarında ilerleyen zamanlarda bir aşk olur mu bilinmez ama Tayfun karakteri iyi ki var!.. Resmen dizinin neşe kaynağı...

Alp

Zengin bir armatör olan Alp, başarılı cerrah Şafak ile evlidir ama klasik erkek doyumsuzluğu sebebiyle karısını, onun asistanı Melis ile aldatmaktan ve parasını pulunu üzerine saçmaktan çekinmez... Onun uğruna Şafak'ı bile boşamaya kalkmışken, -Melis'le- geçirdikleri trafik kazası sonrası şehri terk eden Şafak'ın peşinden İstanbul'a gelmeyi ihmal etmez... Üzerine bir de çalıştığı hastanenin borçlarını silerek, en büyük hissedarı olur... Ama yaptıkları bununla da bitmez... Yanında getirdiği asistan doktor olan Melis'i hastanenin başhekimliğine atar... Veysel'i ezip geçen bu davranışı sonrası herkes tarafından büyük bir nefretle karşılanırken, bildiğini okumaktan hiçbir zaman vazgeçmez... Şafak onun yüzünden bu hastaneden de gitmeye niyetlenmişken, Cem'in söylemleri sebebiyle geri döner ve muhtemelen asıl macera da bundan sonra başlayacak... Cem ve Şafak arasındaki aşk parıltıları; karısını aldatan, üzerine metresini çalıştığı hastanenin başhekimi yapan Alp'i ne hallere sokacak bakalım!..

Melis (Asis. Dr.)

Tam bir arsızlık timsali olan Melis, yamandığı Alp'in parası ve pulundan sonra aldığı hastanenin nimetlerinden de nemalanıp, başhekimlik koltuğuna oturdu... Gözleri hırsından kararan Melis, Alp'in o hastaneyi sırf Şafak için borçtan kurtardığını düşünemeyip; kendine en büyük rakip ve postalanması gerek kişi olarak Şafak'ı görmektedir... Şafak'ı yıldırdığını sandığı anda da, onun geri dönmesi tüm hevesini kursağında bırakır... Yaptığı bin bir saçmalık ve hırsı yakında başına iş açacağını resmederken, bakalım Alp ona ne kadar süre katlanacak...

Reyting meselesi
Görüldüğü üzere hiçbirisi atlanmadan ilmik ilmik işlenen karakter hikayeleri şahane... Bu karakterler için seçilmiş oyuncular da pek yerinde ve dizide genel itibariyle çok büyük noksanlıklar bulunmamakta. Reyting meselesine gelirsek, TOTAL'de onuncu sıralardan yukarı çıkamıyor ama AB'de kendisine her zaman ilk beşte bir yer buluyor. Kısacası, onun da başına Yalan Dünya'ya olan geliyor. Bilemiyorum ne kadar reklam geliri var ama kanalın Yalan Dünya'nın arkasında durmasının en güçlü sebebinin reklam geliri olduğunu düşünürsek, Hayat Yolunda'nın da bu arkada durma meselesi için güçlü reklam verenlere ihtiyacı bulunmakta. Kanal D'nin bugünlerde ne yaptığı pek belli olmazken, TOTAL'de ki düşüklüğü bahane ederek yapımı her an gözden çıkarmasından da korkmuyor değilim... Bunu da ancak zaman gösterebilir...

Son olarak dizinin, Benim Adım Gültepe'nin final yapmasının ardından çarşamba akşamları saat 20:00'de ekrana geldiğini hatırlatayim... Bol reytingler dileğiyle!..

Sevgilerimle...
Beklenen Kral

twitter.com/BeklenenKral
BeklenenKral@gmail.com

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder